Adil Küçüksarı olarak 2005 ten beri aktif motorsporları kariyerime bireysel olarak,takım adına ve marka adına yarıştım. Son üç yıldan beri de hem lisanslı ralli takımı yönetip hem debizzat kendim de yarışmaya çalışıyorum. Şu ana kadar 60 in üzerinde motorsporları startım var. 5 kez dünya ralli şampiyonasında start almamın yanı sıra, 12 kez ise Dünya Offshore Şampiyonasında start alıp, 3 kez genel klasman podyumunda yer aldım. Kısacası 7 yıllık motorsporları kariyerimde 2 farklı spor dalında toplamda 5 farklı şampiyonada mücade ettim.
Son 3 yıldır da otomobil sporlarına birçok yeni yüz kazandırmanın yanı sıra 50 nin üzerinde farklı pilot ve kopilot ile çalıştım. 2007 yılında edindiğim Türkiye Ralli Genç Sürücüler Şampiyonluğu ünvanımdan bu yana ise Ralli Branşında A lisansına sahip bir sürücüyüm. Kariyerimde WRC otomobil başta olmak üzere birçok çeşit araç kullandım.
Bu kısa bilgileri vermemde ki amaç ise sahip olduğum nacizhane tecrübelerimi siz okuyanlara bildirmek istedim.İstedim ki kendinizce soracağınız çeşitli sorulara bir nevi ön cevap olabilir. Geçtiğimiz hafta sonu mücade edemediğim İstanbul Rallisinde yaşadıklarımı anlatırken en azından içinizden sorabileceğiniz “Sen Kimsin ki eleştiri yapabiliyorsun?” sorusuna belki yanıt olur.
Motorsporlarına emek veren, yöneten ve yönetilen,yarışan,yarıştıran herkese hiçbir zaman saygıda ve sevgide kusur eksik etmemiş biri olarak her zaman, her yerde, her koşulda tüm benliğimle ve elimden geldiğince yardımlarımı karşılık beklemeden sundum. Sundum çünkü ben başta otomobil olmak üzere ralli sporuna tutkulu ve bağımlı, kısa yaşantımın birçoğunu bu spora adamış bir “sporcuyum”. Bulunduğum ortamda her zaman ismime yaraşır şekilde adaleti savundum.
Gelelim asıl meselemize, 10 Haziran 2012 Pazar günü Türkiye Ralli Şampiyonası’nın 3. Ayağı olan ve İstanbul Otomobil Sporları Kulübü tarafından organize edilen İstanbul Rallisi, alışılagelmiş olarak İstanbul-Kurtköy civarındaki etaplarda gerçekleşti. Etapların kırıcılığı ya da yarışın tek günlük konsepti gibi konulara tabikide kimse karışamaz ve yorum yapmamalıdır. Sonuçta bu bir ralli sporu ve koşullar herkes için eşittir. Benim eleştirebileceğim ve şiddetle kınayabileceğim tek bir konu ise Yarışın Güvenliği’dir. 12 kez start aldığım Dünya Offshore Şampiyonası’nda yarış startı öncesi düzenlenen pilotlar toplantısında ki son söz ise “Güvenli Bir Yarış Geçmesi Dileği İle…”dir.
İstanbul Rallisinde ki Start sıralaması bariz olarak görülebilen büyük bir hata barındırıyordu. Yarışın Kayıt Listesi açıklandığı tarihten itibaren yetkililere hem karşılıklı konuşarak hem de yarışın usulüne ve kurallara uygun olarak Komiserler Kuruluna yapmış olduğum yazılı dilekçem ile yarışın çok daha güvenli geçmesi için mücadele etmiştim. Ancak , ne yazık ki bu mücadelem cevapsız kaldı,umursanmadı.Vve yetkili herhangi kimse ne beni ne de dilekçemi kaale almadı.
Gelelim sonuca, neredeyse bütün pilotların da dikkatini çeken anlamsız start sıralaması en az 15 pilotu ciddi derecede etkiledi. Bu araçlar öndeki aracın kendisinden daha yavaş gitmesi sonucu,aradaki kısa zaman farkından dolayı dağılmayan toz bulutuna girerek son derece güvensiz ve son derece tehlikeli durumda kalmıştır. Ben ise önümde yarışan ve neredeyse kardeşim kadar sevdiğim Buğra Banaz’ın tozuna girerek ve son derece yavaşlamama rağmen orman içinde inmeyen toz bulutunun içinde 1 virajı göremediğim için 30 metre aşağı yuvarlanmaktan kurtulamadım. Şimdi içinizden diyeceksiniz ki “E madem öyle dursaydın?” Doğru haklısınız, durmak için yarışa katılıyoruz, ve yavaş gitmek için yanımda çalışan 10 kişi işe günlerce emek,vakit ve nakit harcıyoruz. Bu yüzden hayaller kurup bu hayallerin peşinden koşuyoruz. Biz her yarışa bir hedef bir amaç uğruna hazırlanırız. Eskişehir Rallisinden beri 1 gün dahi rahat uyuyamadım. Otomobilleirmi nasıl daha başarılı hale getirme derdindeydim. Çok uğraştık çok emek verdik, çok ta para harcadık başarı uğruna. Sonuç? “Takılma Adil’cim” dediler. “Numaralara takılma , bari sen yapma” dediler. Anlattım derdimi numara zerre kadar önemli değil. Nasıl ki 2008 yılında 1 kapı numarası ile start aldıysam ve bunun havasına girmediysem, bugün 27 kapı numarasını da önemsemem. Çünkü benim önemsediğim şey bu sporu ileriye taşımak. Ama neticede ne yazık ki beni dinlemediler. Kuralları da hatırlamadılar. Sonuç? Giden hayaller, kaçan fırsatlar,yıpranan hevesler,tükenen şevkler,boşuna harcanan emekler, boşuna geçirilen uykusuz geceler…
Bu kadar basit olmamalı bu işler. Anlıyorum siz bu spora yön veren ağabeylerim, sizlerin emeklerini de, bu işe sevgi ve tutku ile yaklaşımınızı da. Ancak onlarca insan şikayet edip dile getiriyorsa güvensiz yarış koşullarını, kulak verin bizlere ki nesli tükenmekte olan sporumuzu kısırlaştırmayalım, birlik olalım. Beraberce ilerleyelim.
Sevgili ağabeylerim, sevgili büyüklerim. Sadece şunu soruyorum… Bu güvensiz yarış durumunu yaratacak sebebiniz neydi? Benim yazılı olan dilekçemi de beni de umursamayışınızın sebebi neydi?