Başlığı okuyan zamanın gerisinde mi kaldığımı soracaktır elbet. Benim için gerçek anlamda ralli sezonu ilk toprak WRC ile başlar. Bu da, bu hafta koşulacak olan Meksika Rallisi olacak.
Monte Carlo ve İsveç Rallileri kendilerine münhasır yarışlardır. MC’de havayı iyi okuyup doğru lastik ve ayar kombinasyonu ve bolca şans ile kazanabilirsiniz. İsveç’te durum daha farklıdır. Çok lastik seçeneğiniz olmasa da, bolca yürek ve şans ister. Monte Carlo’yu dokuz kez WRC şampiyonu Sebastien Loeb’un kazanmasına şaşırmamışken, Polo R WRC ile Ogier’in performansı beklenen bir sonuçtu. Ancak İsveç’te ise Ogier “aldı götürdü” desek yanlış olmaz.
Polo R WRC’nin ciddi hızı, Ogier’in agresif ve yüksek tempolu sürüşü ile yenilmez bir armada gibi görülse de, aynı makineyi kullanan takımın ikinci ismi JM Latvala’nın hayal kırıklığı yaratan performansı da gözden kaçmıyor. Geçtiğimiz günlerde efsane Alman pilot Walter Röhrl’ün Latvala hakkındaki görüşlerini haberlerimize konu etmiştik. Latvala M-Sport’ta Hirvonen ve Petter Solberg’e karşı yıldızını parlatamazken, Volkswagen’de Ogier’e karşı anlaşmasının sonunu görüp koltuğu Norveçli genç şampiyon Mikkelsen’e devredeceğini öngörmek mümkün.
Biz dönelim Meksika Rallisi’ne. Bu yarış hem sezonun ilk toprak rallisi olması açısından hem de 2002’den beri ilk kez Citroen’in Loeb’süz bir yarışına sahne olacak. Volkswagen Meksika’da uzun testler yaptı. Hatta herkes Monte Carlo testi yaparken onlar gene Meksika’da test yapmakla meşguldü. Hatta JM Latvala’nın son testte trafiğe açık yolda yaptığı ve karşıdan gelen araca çarptığı kazanın davası da hala devam ediyor.
Meksika’dan biraz bahsetmek gerekirse, genel anlamda zorlu toprak etaplara sahipken, seyirciler işleri daha da zorlaştırıyor. Geçtiğimiz senelerde bir anda etaplara dizilmiş “kayalar” birçok ekibe zor anlar yaşatmıştı. Yarışın mutlak favorisi tabi ki Sebastien Ogier ve Polo R WRC. Olabilecek sürprizler ise Dani Sordo’nun Ogier’i sıkıştırıp hataya zorlaması olacaktır. Bu ikilinin ardında Ostberg, Latvala, Hirvonen mücadelesi yaşanacağı şüphesiz. Geri kalan isimler için çok bir parlama şansı gördüğüm bir yarış değil. Tabik ki öndeki isimler talihsiz kazalara kurban gitmez ise.
Bu yarışta en etken unsurlardan biri de lastikler olacak. WRC’nin lastik sağlayıcıları Michelin ve Dmack bu yarışa özel hamurlarda toprak lastiklerini ekiplerin kullanımına sundu. Ama özellikle Cuma günü lastikleri çok zorlayacak. Toplam uzunluğu 80 km’yi aşan etapları servissiz geçecek ekipler bu kayalık zorlu zeminde hem hızlı hem de lastiklerini tek parça tutmak zorundalar.
WRC’den biraz daha Avrupa semalarına dönersek, haftanın en çok konuşulan ismi Robert Kubica oldu. Polonyalı F1 pilotu İtalya’da geçirdiği ralli kazası ardından uzun bir iyileşmeye süreci sonunda Formula 1’e dönüşü oldukça zora girince geçen sezonun sonunda rallilere geri dönüp asfalt üstündeki hızı ile herkesin ilgisini çekmişti. Hatta M-Sport ekibi ile üç günlük bir test esansında fabrika pilotlarını bir anlamda “madara” etmişti. Son üç aydır Kubica hakkında M-Sport ve Citroen ile çeşitli projeler ile ismi anılırken sonunda yapılan açıklama ile son nokta konmuş oldu. Robert Kubica 2013 ralli sezonunda Citroen DS3 RRC ile ERC’nin en şık asfalt ayaklarından olan Kanarya Adaları’nda başladıktan sonra WRC2’nin yedi ayağında start almak için Yves Matton ile el sıkıştı. Matton bu açıklamayı yapmak için FIA’dan gelecek onayları bekledi. Bunun sebebi Polonyalı’nın sağ elini hala yüzde yüz kullanamaması yüzünden aracına özel bir sol elden kontrollü “paddle shift” yerleştirilmesinin onayının beklenmesiydi. FIA, Polonyalıya bu kıyağı yaptı ve anlaşma bağlantı. Şimdi hepimizin merakı asfalt üstünde müthiş hızlı Kubica’nın Portekiz Rallisi’nin tozlu yollarında neler yapacağı. Araştırdığım kadarı ile Kubica’nın toprak ralli deneyimi yok denecek kadar az. Eminim Matton şimdiden kendisine kapsamlı bir test programı hazırlamıştır.
Hazır Avrupa’da iken, JWRC’de bu sezon start alacağı konusunda dedikoduların artık gerçeğe dönüşmesi yakın olan Murat Bostancı’ya değinelim. Murat ülkemizin en hızlı genç pilotlarından biri. Genetik bir mirası devir aldığı kesin olan Jr. Bostancı bunun üstüne kendi yeteneklerini de ekleyince iki çeker veya dört çekerde müthiş bir performans ortaya çıkıyor. Umarım kendisinden bir an önce resmi açıklamayı duyarız ve Dünya arenasını hızıyla titretebilir.
Bu arada; ülkemizde sezon mahalli olarak da olsa başlamış oldu. BMS’in organize ettiği yarışa ortalama sayıda bir katılım olurken, katılımların daha yükselmesine engel olarak takvimin geç açıklanıp üstüne hemen yarışın olması ve asfalt yarışların bizim amatörlerimize korkutucu gelmesi söylenebilir. Elbet ki bunda stoklarda az olan asfalt lastik sayısı da etkendi. İki hafta sonra EOSK’un düzenleyeceği ikinci İzmir yarışında katılımın katlayacağını düşünüyorum.
Ulusal şampiyonamızda güzel bir takvim oluştu. Asfalt yarışlar sezonu açıp yarılarken, toprak yarışlar ikinci yarıdan finale kadar sezonu taşıyacak. Tabii bu noktada yarışacak kim kaldı ki diye de sormak lazım. Geçen seneki balon sezondan sonra bu sezon maksimum üç S2000’i parkurlarımızda görebileceğimize inanıyorum. Bunların ikisi Fiesta’lar olacak ise rekabet daha çok Sınıf 3 olarak tabir edilen Lancer EVO’lar arasında olacak gibi. Bu tahminlerin hepsinin Ege Rallisi’nin kayıt listesinde ne kadar gerçek olacağını göreceğiz.
Artık daha sık köşe yazılarımla buralarda olmaya çalışacağım.
Aykut Bilir – RalliTürk.net Editörü
