You are here
Home > VIDEOS > Gökhan Saraçoğlu: “Yeni WRC’ler Gençlere Bir Beden Büyük Geldi”

Gökhan Saraçoğlu: “Yeni WRC’ler Gençlere Bir Beden Büyük Geldi”

2017 Dünya Ralli Şampiyonası geçtiğimiz haftasonu yılların klasiği Monte Carlo Rallisi’nin 85. Kez start almasıyla başladı. 1911 yılından bu yana yapılan Monte Carlo Rallisi pilotların korkulu rüyası olarak nam salmış bir rallidir. Zenginliğin rivierası Monaco’dan başlayıp Fransız Alp’lerinin karlı buzlu asfalt zeminlerinde düzenlenen ralli, Dünya Ralli Şampiyonası’nın en prestijli yarışlarının başında yer alır. Her pilot ve kopilotun hayalinde Monte Carlo Rallisi podyumuna çıkmak ve kupayı Monaco Prensinden almak yatar. Bu ralliyi birden fazla kere kazanan pilotlar ise benim tabirimle “Hacı” olmaya hak kazanmış nadide isimlerdir. Bunlardan bu galibiyeti dört kez göğüsleyen Walter Röhrl, Tommi Makkinen, Sebastien Loeb ve bu altın pilotlar kervanına geçtiğimiz haftasonu dördüncü yıldızı takarak katılan Sebastien Ogier yer almaktadır.

2017 sezonu geçtiğimiz sezonlardan farklı olarak 1986 sezonu sonunda parkurlara veda eden Gr.B otomobillerin ardından ilk defa FIA’nın otomobiller üzerinde radikal değişikliklere gittiği sezon olarak tarihe geçecek. Hem performanslarında hem de görüntülerinde köklü değişiklikler yapılan etap canavarları ilk kez Monte Carlo Rallisi’nde görücüye çıktılar. FIA’nın Dünya Ralli Şampiyonasını eski şaşalı dönemlerine götürmek için yaptığı bu değişiklikler muhtemelen ralliseverleri yeniden parkurlara çekmeyi başaracak gibi görünüyor. Kaslı, kanatlı ve daha hızlı yeni WRC otomobiller günümüz teknolojisinin getirdiği nimetlerle birleşince rallileri 80’li yıllarda yaşanan rallinin altın çağlarına götürmesi hepimizin ortak isteği. Fakat bu değişime, bu gelişime pilotlar nasıl adapte olacaklar ve özlediğimiz rekabeti geri getirebilecekler mi, işin o kısmından şüpheliyim. Hiç şüphesiz Dünya Ralli Şampiyonası geçmiş yıllarda yaşanan efsane pilotlar dönemini halen mumla aramakta. 2000’li yılların başında başlayan  I.Sebastien dönemi ve hemen arkasından gelen ve halen tahtta oturmaya devam eden II. Sebastien dönemi ralliseverlerin gönüllerinde taht kursalar da, bir süre sonra seyircinin ilgisinin kaybolmasına sebep oldular. 80’li , 90’lı yıllarda şahit olduğumuz aynı anda 4-5 dünya şampiyonu pilotun start aldığı rekabetin kıyasıya yaşandığı tozun toprağa katıldığı  adeta bir panayır havasında geçen rallileri özlüyoruz. WRC otomobillerin motor hacimlerinin 2000 cc’den  1600 cc’ye düşürülmesiyle iyice kan kaybeden Dünya Ralli Şampiyonası, bizim dönemin çocuklarının aklına kazınan efsane pilotların yarıştığı dönemi yakalamaktan halen bir hayli uzak gibi görünüyor. Peki neydi o dönemi bugünden farklı kılan? Sadece kullanılması imkansıza yakın olan ralli tabiriyle “Rally Monsters” diye anılan otomobillerin yanında adını lastikleriyle parkurlara kazımış Hannu Mikkola, Ari Vatanen, Juha Kankunen, Markku Alen, Timo Salonen, Walter Röhrl, Henri Toivonen, Miki Biasion, Stig Blomqvist, Michéle Mouton gibi pilotların hepsinin bir arada start almasıydı. Dünya Ralli Şampiyonası’nın bugün geldiği ilgisizliğin esas sebebi otomobiller değil , bence en büyük eksiklik kahraman pilotlar çıkaramayışıdır. Bir çoğunuzun bana şuan kızdığını biliyorum; benim de hayranı olduğum Sebastien Loeb kahraman bir pilot değil midir demektesiniz, şüphesiz öyledir. Çırak girdiği takımda ustalara kafa tutmuş bir pilottur ve Dünya Ralli Şampiyonası’nda yeni bir dönemin başlangıcıdır. Fakat şampiyon olduğu dönemde ona rakip olarak yetişen bir tek pilot selefi Sebastien Ogier’dir ki, onun da iktidarı halen sürmektedir. Oysa bir dönem öncesinde Colin McRae, Carlos Sainz, Tommi Makkinen, Richard Burns, Petter Solberg, Marcus Gronholm gibi tüm isimler dünya pilotlar şampiyonu olabilme şansına sahiplerdi, hepsinin altın kemeri bir kez takmışlığı ve hepsinin şampiyonlukta benim de söz hakkım var diyecek kabiliyet ve karizmaları vardı.

Pekala, eski günler güzeldi ama geçmiş gün geçmişte kaldı gelelim bugüne. Her ne kadar yeni otomobillerinin direksiyonunda biraz tedirgin, biraz tutuk otursalar da şüphesiz bugünün pilotları da rallinin süper liginde oynayan sporcular. Gördüğüm kadarıyla yeni otomobilini en az test etme şansına sahip olan Sebastien Ogier bir kez daha rüştünü kanıtlayarak hatta perçinleyerek biz ralliseverlere tacın bir süre daha kendisinde kalacağını göstermiştir. M-Sport ve Malcom Wilson’nun son dakika transferi sonuç vermiş ve Ford özlediği podyuma kavuşmuştur. Yaşadığı talihsizliğe rağmen yarış boyunca istikrarlı performansı ile podyumda yer almayı başaran Ott Tanak ise Wilson’nun pilot seçimlerinin ne kadar doğru olduğunu kanıtlamış oldu. 2016 yılını İngiltere Ralli Şampiyonu olarak kapatan Elfyn Evans ise bir yıl aradan sonra elde ettiği 3 etap birincliği ve istikarlı performansı ile D-MACK / M-Sport ortakığının yüzünü güldürdü.

Son üç yılın parlayan yıldızı Michel Nandan yönetimindeki Hyundai Motorsport koruduğu kadrosuyla şampiyonluğun en büyük adaylarından olduğunu yarışın 12 özel etabını lider götürerek gösterdi. Takımın Belçika’lı ekibi  Thierry Neuville – Nicolas Gilsoul ekibi ilk etaptan itibaren oturdukları liderlik koltuğuna 13. etapta yaşadıkları kendileri için küçük fakat sonucu büyük bir kaymanın ardından liderliğe ve kariyerlerinin ilk Monte Carlo birinciliğine veda etmek zorunda kaldılar. Kanımca bu yıl Ogier’i en çok zorlayacak pilotların başında Neuville geliyor. Neuville geçtiğimiz sezon bir takım sıkıntılar yaşamış olsa da genele bakılınca istikrarlı bir pilot. Egolarına yenilmeyip kararlı sürüşüne devam edebilirse gelecekte şampiyonluğu göğüsleme potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Takımın ağabeyleri hatta artık dünya şampiyonasının ağabeyleri sayılan Dani Sordo ve kopilotu Marc Marti yarışın başında yaşadıkları ayar sorunlarını yarışın sonuna doğru çözerek dördüncülüğün sahibi oldular. Dani Sordo yeteneği ve tecrübesi tartışma kaldırmaz bir pilot olmasına rağmen bunca yıldır  kendine görev adlettiği en iyi ikinci pilot gömleğinden bir türlü sıyrılamamakta. Geleceğin şampiyonluk adaylarından bir diğeri ise talihsiz bir kaza ile sezona tatsız bir başlangıç yapan “Kiwi” Haydon Paddon. Paddon ilk etapta yaptığı kaza bir seyircinin ölümüne sebep verince yarıştan çekilmek zorunda kaldı. Geçtiğimiz sezon çok iyi bir grafik çizen genç Yeni Zelandalı pilot umarız çabuk toplanmayı başarır. Paddon – Kennard’ın yaptığı bu kaza herkesin aklında Gr.B otomobiller ve ralli tarihinin en üzücü sezonu olan 1986 sezonunda yaşananları hafızalara getirdi. Umarım bu sadece bir şansızlık olarak kalır ve yeni WRC otomobiller Dünya Ralli Şampiyonasını istediğimiz, özlediğimiz renkli günlerine taşır.

2016 sezonunu pas geçerek sezonu  yeni otomobilleri C3 WRC’nin geliştirilmesi harcayan Citroen takımı ise sezona hayal kırıklığı ile başladı. Takımın birinci ekibi Kris Meeke – Paul Nagle henüz ikinci etapta hafif yol dışına taşınca süspansiyonlarına zarar vererek ilk güne veda etmek zorunda kaldılar. İkinci gün ise normal etapta trafik kazasına karışarak yarışı terk ettiler. Debriyaj arızası yaşayan takımın Fransız ekibi Stephan Lefebre –  Gabin Moreau ise son gün iyi zamanlara imza atsalar da gerilere düştüler. Böylelikle takım bayrağını taşıma fırsatı Craig Breen – Scott Martin ekibine düştü. Bir önceki sezonun otomobili DS3 WRC otomobilleriyle göz dolduran genç ekip yarışı Dani Sordo’ya kaptırdığı dördüncülük sonrası beşinci tamamlayarak takımın yüzünü güldürdü. İsveç Rallisi’nden itibaren yeni otomobilin direksiyonuna geçecek olan Breen’nin yeni otomobil ile göstereceği performans merakla bekleniyor. C3 WRC’nin uzun test aşamalarından sonra parkurda neler yapabileceğini görmek için sezonun ilk toprak yarışı Meksika Rallisi’ni beklememiz gerekecek. Zira önümüzdeki yarış olan İsveç Rallisinin karla kaplı zemininde  İskandinav pilotların Ogier’e karşı verecekleri savaşa sahne olması bekleniyor.

Uzun bir aradan sonra Dünya Ralli Şampiyonası’na geri dönen Toyota takımının başında ise dört kez Dünya Ralli Şampiyonu ünvanlı Tommi Makinen var. Toyota Gazoo Racing adı altında tamamen Finli ekip bu yıl yeni geliştirdikleri Yaris WRC ile eski günlerine geri dönmeyi planlıyorlar. Takımın birinci pilotluğuna getirilen Jari-Matti Latvala ve kopilotu Mikka Anttila, Monte Carlo’da aldıkları  ikincilikle Toyota’nın şampiyonluk umutlarını arttırdılar. Ford pilotu Ott Tanak’ın yaşadığı sıkıntı sonrası ikinciliğe yerleşen ekip yarış boyunca sürdürdükleri performanslarıyla Toyota’yı ilk yarışta podyuma taşımayı başardılar. Hızından ve kabiliyetinden kimsenin şüphe etmediği Latvala umarız bu kez Toyota Yaris WRC’nin direksiyonunda şeytanın bacağını kırıp özlemini duyduğu şampiyonluğa yaklaşabilir. Takımın bir diğer ekibi ise 2010 IRC Şampiyonu Fin pilot  Juho Hanninen ve tecrübeli kopilotu Kaj Lindström. Hanninen yarışın ikinci günü yaşadığı kaza sonrası süspansiyonuna zarar vererek günü pas geçmek zorunda kalsa bile performansından bir şey kaybetmediğini gösterdi. Fin ağırlıklı yapıya sahip Toyota Gazoo takımının test pilotu ise geçtiğimiz yıl Skoda ile WRC2 şampiyonluğunu kazanan Esepekka Lappi.

WRC 2 tarafında ise bu yıl kendine WRC direksiyonu bulamayan Norveçli yetenekli pilot Andreas Mikkelsen Skoda takımının misafir pilotu olarak bu yarışa katıldı. Takım arkadaşı Jan Kopecky’nin üç buçuk dakika önünde birinciliğin sahibi olan Mikkelsen genel klasmanda yedinci olarak fabrika pilotu olmanın farkını gösterdi. WRC2 podyumunun son sırası ise Fransız pilot Bryan Bouffier’in oldu.

Gözler şimdi Şubat ayında koşulacak İsveç Rallisi’ne çevrilmişken birazda ralli kulislerinde gezen konulara göz atalım. İlk başta yeni otomobillerin fabrika takımları harici kullanılmayacağını açıklayan FIA son anda özel takımlara da bu hakkı tanıdı. Bu yönde ilk adımı geçtiğimiz yılın M-Sport pilotu Mats Ostberg ve Çek pilot Martin Prokop’un güç birliğinde karar kıldıkları Adapta – Jipo Car destekli yeni çatı altında Ostberg’in İsveç Rallisi’nde start alacağına kesin gözüyle bakılıyor.  Kulislerde dolaşan bir başka heyecan verici haber ise  Katarlı Nasser Al-Attiyah’ın kurmayı planladığı Katar destekli ve atıl kalan VW Polo 2017 otomobillerin kullanılması planlanan yeni takımda yer alacağı söylenen Andreas Mikkelsen.  Portekiz Rallisi’nde start alacağını resmi olmayan kaynaklar kanalıyla duyduğumuz Norveçli pilotun durumunun İsveç Rallisi sonrası netlik kazanacağını düşünmekteyim.  Henüz homologasyon işlemler tamamlanmayan 2017 Polo WRC’nin işlemlerin tamamlanmasını takiben Portekiz Rallisi ile birlikte parkurlara merhaba diyeceği konuşulmakta. Mikkelsen ve Al-Attiyah’ın pilotajındaki takımın WRC’ye ayrı bir renk  getireceği ise şüphesiz.

2016 sezonunun son rallisi olan Avusturalya Rallisi’nin ardından cadı kazanı gibi kaynayan WRC arenasında sular biraz olsun duruldu. Monte Carlo Rallisi ile birlikte taşlar yerine oturmaya başladı. Yeni otomobiller, yeni pilotlar ile sezona merhaba diyen takımlar ve tabi ki yeniden parkurlara dönen marka Toyota, yeni özel takımlar derken Dünya Ralli Şampiyonasının renkli ve şatafatlı günlerine geri döneceğini umuyoruz. 2017 yılı ile Dünya Ralli Şampiyonası tarihinde yeni bir dönem açılırken tüm takım, pilotlara ve siz değerli ralliseverlere unutamayacağımız bir sezon olmasını diliyorum.

GÖKHAN SARAÇOĞLU

[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=2ZkQII5ZB2I&t=56s[/youtube]

Top