Farklı bakış açıları ve çok yönlü hayat tecrübeleriyle ufkumu açan dostlarım var; zaman zaman, özellikle de muhakeme etmekte zorlandığım durumlarda bu dostların görüşünü almayı seviyorum. Eylül ayında (kişisel olarak başkan adaylığı fikrini değerlendirdiğim sırada) “İtibar Yönetimi” isimli kitabın yazarı ve kurumsal iletişim uzmanı Salim Kadıbeşegil ile bir kahve içtik.
Konuştuğumuz konulardan biri de motorsporlarının toplumsal itibarı idi. Kötü haber: Kadıbeşegil bu konuda iyimser değil. Motorsporlarının, Türkiye’de bugünkü algısı ile, toplumun bazı temel değerlerine ters düştüğünü, bir çok (kirlilik, doğaya zarar, gürültü gibi) açıdan çevreye zararı olan, tehlikeli, pahalı ve çoğu insana uzak bir spor olarak algılandığını düşünüyor. Çok da enteresan bir örnek verdi: Geçtiğimiz yıllarda danışmanlık verdği Türk Telekom yönetim kuruluna, Mümtaz Tahincioğlu’nun yaptığı ve çocukların karting yapması ile ilgili bir sponsorluk sunumunundan bahsetti. Proje çocuklarla ilgili olduğu için Türk Telekom’a ilginç gelmiş olmasına rağmen yönetim kurulunun teklifi sadece motor sporlarıyla ilgili olduğu için red ettiğini ve kurumlarını bu spor ilişkilendirmek istemediklerini anlattı.
Bu sporun içinde yaşayan bireyler olarak bize kabullenmek zor gelse de sporumuzun ciddi bir itibar sorunu var. Dikkat: Bu sorun hep aramızda konuştuğumuz “tanıtım eksikliği” vs gibi masum bir sorun değil. Toplum sporumuzu ilk bakışta sevmiyor. Sevmesi için bir şekilde faydasını görmesi, içine girmesi, anlaması, markaları, takımları ve kahramanlarını kendine yakın hissedecek kadar tanıması, mücadeleyi ve teknolojiyi tecrübe etmesi gerekiyor.
Bence seçilen yeni yönetimin ilk üzerine eğilmesi gereken sorun, itibarımızı nasıl iyiye götüreceğimiz konusudur. Kaynak (insan ve finans) eksiğinin de temelinde bu sorunun yattığını düşünüyorum; itibarlı bir sporun kendine her türlü kaynağı yaratması çok daha kolay. Bu konunun üzerine eğilmek için ilk adım sorunumuzu hafife almadan, gerçek içeriği ile kabullenmek, onunla barışmak olacak.
Diğer taraftan Kadıbeşegil’e göre spor kavramı, dünyada itibarı stratejik olarak yönetilmesi mümkün olmayan üç başlıktan biri. Yani sadece iletişim stratejileri, PR, reklam gibi yöntemlerden fayda ummak gerçekçi değil. Gerçek bir toplumsal fayda yaratmadığımız sürece, bunlar kalıcı etki yaratmıyor. Sporumuzun itibarını yükseltmek için toplumun hangi değerlerine ters düştüğünü doğru tesbit etmek, bu konularla ilgili topluma katma değeri olan projeler hayata geçirmek, sektörün diğer (OSD, ODD, Oyder gibi) sivil toplum kuruluşları ile yakın işbirlikleri kurmak ve sürekli aktif olmak gibi sürekliliği olan bir davranış değişikliği gerekiyor.
Geçtğimiz yıllarda Tosfed’in Türkiye’ye getirmeyi başardığı F1, WRC, WTCC, Le Mans gibi uluslararası yarışların böylesi bir çabada katkısı büyük olabilirdi; bunlar ülkeye (ve dolayısıyla topluma) ticari yarar sağlayan organizasyonlardı. Ancak bunların hemen hepsi kaybedildiği için bu yol artık mümkün görünmiyor.
Eğer seçilirsem, kurmayı planladığım yönetim kurulunun hem sporun itibarını toplumun gözünde yükseltecek profilde kişilerden oluşmasına (sporun dışından da güçlü karakterler seçmenin amaçlarından biri de budur) hem de yönetim kurulu gündeminin maddelerinin başında itibar konusunun olmasını sağlayacağım. Temmuz ayında yayınladığım “Yol Haritası” makalemde hayata geçirilebilecek toplumsal projelere basit bir örnek vermiş ve büyük şehirlerdeki trafik yoğunluğunun (yüksek teknoloji kullanan sinyalizasyon ve trafik akış yönetim modelleri ile) azaltılması konulu bir proje önermiştim. Popüler bir konu olduğu için devletten de destek alınabileceğini düşündüğüm böylesi bir projenin fikir babası olmak ve projede bir rol üstlenmek TOSFED için büyük itibar kaynağı olur. Üzerine yeterince düşünülürse toplumsal fayda yaratabilecek farklı projeler de üretilebileceğini sanıyorum. Bu konuda liderlik Tosfed’in yeni yönetim kurulunda olacak.
Sevgi ve saygılarımı sunuyor, bu önemli konuyla ilgili yorumu olanların görüşlerini bekliyorum.
Herkese iyi haftalar.
Yalçın Arsan: 2012 Tosfed Başkan Adayı