Dokuz kez Dünya Ralli Şampiyonu olan Sebastien Loeb’ün emeklilik kararı ile “sıkılgan” ralliseverlerde bir heyecan oluşmuştu. Daha yakın bir zirve rekabeti görecek olacaklarını umut ederken, yine bir Fransız yine bir Sebastien heveslerini kursaklarında bıraktı.
Sezon başlamadan en önemli çekincem; Volkswagen’in dayanıklılığı idi. Fakat dört yarışta ne kadar sağlam bir araç yaptıklarını hemen gösterdiler. Tabii bunda Ogier’in müthiş agresif sürüşüne rağmen akıllanması da etkili oldu. Ogier’den bahsederken takım arkadaşı “Crashvala” yı unutmamak lazım. O da Polo’nun kötü ellerde nasıl bir hurda olabileceğinin canlı kanıtı oldu. Ogier her ne kadar temkinli olsa da, Loeb dönmediği sürece şu an rakibi yok.
M-Sport, Ford’un ismini kaybetmesi ile küçülen bütçesini Arap diyarlardan tamamlasa da kompetisyondan uzak bir görüntü çizmeye devam ediyor. Mads Ostberg, elbette ki en hızlı pilotlardan biri ama. Evet cümle “ama” ile bitiyor maalesef.
Citroen tarafında ise asfalt eksperti Sordo ile 2010’da kendi evinde Focus WRC ile yaptığı müthiş kazadan sonra bir türlü eski güvenine kavuşamayan Hirvonen var. Hirvonen her yarış başında ve sonunda arabayı daha fazla tanıdığını söylerken, sanırım gelecek on yıl içinde DS3 WRC ile iyice tanışıp, nüfusuna geçirecek. Sordo ise geri döndüğü evinde Mini-Prodrive’dan kalan kötü anılarını silip Ogier ile kozunu paylaşmak için her fırsatı kullanacağını Portekiz’de gösterdi. Asıl savaş elbet ikili arasında asfaltta gerçekleşecek.
Mini projesi de can çekişmeye devam ederken, bir elin parmaklarını geçmeyen güncel Mini WRC’ler de parası olan müşterilerin elinde gerilerde kalmaya devam ediyor.
Gelelim geçen hafta koşulan Portekiz Rallisine… Eski kıtanın en önemli toprak yarışlarından biri olan Portekiz, müthiş seyircisi ve kırıcı etapları ile meşhur. Tabii ki dinmeyen tozu da unutmamak lazım. Hele son iki senede ani ve yoğun yağmur yarışı çok ilginç bir hale getirmişti yarışı. Bu senenin en önemli meselesi bu kırıcı yarış için ekiplerin sadece 24 adet lastiği olması idi. Tabi beş tane de antrenman ve sıralama turları için. Bu yarışta podyumda olmak tamamen hızlı ve lastikleri koruyabilir olmaktan geçti. Yarışı baştan sizlere anlatmaya gerek yok. Ama önemli anketodlar, Ostberg ve Sordo’nun yarış dışı kalana kadar ki hızları ile Ogier’in Polo’sunun ilk kez teklemesi idi. Polo yarışın sonuna doğru arka diferansiyelinden sıkıntı yaşamasına rağmen finişe tek parça ulaştı.
Türkiye Ralli Şampiyonası da klasik haline gelen Ege Rallisi ile start aldı. Bol mıcırlı ve artık ezberlenen etapları, Orta Avrupa’daki sprint ralliler kadar özel etap kilometresi ile keyifsiz bir sezonun habercisi olan Ege Rallisi’nde zafer Vittorio Caneva’dan aldığı eğitimlerin ve geçen yıl yaptığı çok sayıda asfalt rallinin faydasını gören Yağız Avcı’nın oldu. Yağız, eskiye göre asfaltta çok daha hızlı ve dengeli iken, rakibinin olmaması gerçek potansiyelini gizlemiş de olabilir. Tabii Fatih Kara ve Punto Super2000’i rakip göstermeme nedenim sadece Punto’nun artık yaşlı ve eski teknoloji olması. Yoksa Fatih hızından hiçbir şey kaybetmediğini yine gösterdi. Keşke Fatih’i bir Skoda Fabia S2000’de görebilsek de, gerçekten kim hızlı onu bir görebilsek.
Sınıf 3’ün açık ara lideri olan Burak Çukurova da çok sevdiği Beyler etabında keyifli zamanlar yaşasa da şu an onu sınıfta zorlayacak rakibi olmadığı için gözünü genel klasmana dikmiş durumda. Yarış boyunca Murat Bostancı’yı oldukça yakın takip eden Çukurova, toprak yarışlarda Lancer’i ile podyumda olması muhtemel bir isim.
Kayıt listesine bakıldığında zaten bu sezon kimin şampiyon olacağı, en büyük mücadelenin nerede yaşanacağını görmek kolay. Sınıf 3’te 12 aracın olması iyi bir işaret ama diğer sınıflarda zayıf kayıtlar sezonun yine sancılı olacağına işaret.
Tabii yarışın bir de diğer yanı var. Tane Şengezener’in yarış sonrasında diskalifiye olması ve buna sebep olan konu ve kişiler, can sıkıcı bir durum oluşturdu. Bilirsiniz; dedikodu yazmayı sevmem ama kulağıma gelen ne yazık ki bir çok üzücü haber var. Umarım bunlar sadece dedikodudur demek istiyorum. Yoksa gelen gideni aratır başlıklı bir yazı yazmamız yakın.
Önümüzde bilinen adı ile Eskişehir yeni adı ile Battalgazi Rallisi var. Balkan Ralli Şampiyonası’nın yeniden canlanacağı bu yarışta, Bulgar bazı isimlerin katılımı beklenirken, Eskişehir’de asfaltta tam bir şölen yaşanacağı kesin. Keşke federasyonumuz bu yarışa özel 4 etap ve 4 loop’a izin verseydi de, tam tadını alabilse idik. Açıkçası 99 km’lik ulusal ralli demek komik oluyor. Tabii ardında organizatörleri ve takımların masraflarını düşürmek olsa da, mahallilerin kilometresini arttırmaya çalışırken ulusaldan kaybetmek daha üzücü oldu.
Benden şimdilik bu kadar. Yazacak konu çok ama zamana yaymakta fayda var.
Hepinizin tekeri düz bassın.
Aykut Bilir – RalliTürk.net Editörü
[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=8DTP6W72CYY[/youtube]